29 Haziran 2016 Çarşamba

Lanetlemek Çözüm Olmuyor

  Söyleyemediğimiz ne çok  sözümüz var. İçimizde büyüttüğümüz... Söyleyemediğimiz her söz her kelime her düşünce kızgınlığa, kırgınlığa, küskünlüğe, üzüntüye kedere, bulanıp yüreğimize gömülerek sessiz çığlıklara sebep oluyor. Zira yaşanan acılar karşısında söylenen her söz, ifade edilen her düşünce verilen her tepki anlamsız, kifayetsiz kalıyor. Her şeye rağmen konuşmak istediğimde; Fuzuli'nin "...söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil..." şiirindeki ruh haline bürünüveriyorum. Vazgeçiyorum...

 Ne zordur için kan ağlarken çığlıklarını yüreğine gömmek. Günlerdir bloğuma girip tek bir yazı yazamaz oldum. Buna sebep kızımın evlenmesi onun yorgunluğu ardından Japonya'ya gidecek olması ve son olarak da 30 mayısta annemi kaybetmem gibi nedenler elbette çok etkili oldu. 


  Ancak asıl etken güzel ülkemin kan gölüne dönmesi..! 
  Neredeyse her gün gelen şehitlerimiz, masum insanların canlı bombalar sebebiyle ile hayattan koparılması...
  Ne çok acılar yaşadık. Topluca ne çok canlar verdik toprağa. Öncesini söylemiyorum. Çok yakın zamanda, geçen yılın ramazan bayramından beri ülkemiz kan gölüne dönmüş durumda. Her yanımız kan emici terörüstlerce kuşatılmış durumda. Kahpece şehit edilen Mehmetçiklerimizin, polislerimizin, korucularımızın, öldürülen masum insanların, çocukların haddi hesabı yok. En son yaşadığımız İstanbul Atatürk Hava Limanı saldırısı ile tekrar sarsıldık..! 


  İnsanın en doğal hakkı olan yaşama hakkını elinden almak kime ne kazandırır? Masum savunmasız suçsuz insanların hayat hakkının elinden alınmasının kime ne faydası olabilir? Anlamış değilim. İnsanın en öncelikli görevi hayatı yaşanılır kılmak. İnsanın insanca yaşamasına, huzur içinde yaşamasına, barış içinde adil bir biçimde yaşamasına, Evrensel İnsan hakları çerçevesinde yaşamasına imkan sağlamak değil midir?  Hal böyle iken insanımızın hak ettiği haklar korunmadıkça, toplumda  huzursuzluk, güvensizlik, mutsuzluk hakim. Çıkar kargaşası, şahsi çıkarlar toplumsal çıkarların önüne geçmiş durumda... İnsanın hayat felsefesi " BEN" merkezli. Ben doğruyum, ben haklıyım, benim hakkım düşüncesi hükmetmiş durumda vicdanlara... Hal böyle olunca kendi gibi düşünmeyenler "ÖTEKİ" leştirilmiş, farklılaştırılmış, ayrıştırılmış durumuna getiriliyor. 

Cennet vatanımızın bu hale gelmesinden, terörün tırmanıp şehirlere kadar inmesinden, suçsuz masum insanların, gencecik fidanlarımızın gençliklerinin baharında hayatlarının son bulmasından, bu caniler kadar, onlara prim veren, basiretsiz, sorumsuz, politikalarla gelişip büyümesine fırsat veren ve Milletin meclisini işgal edenler de sorumludur. Halkın karşısına geçerek terörü lanetlemek onları sorumluluktan asla kurtarmayacaktır. Elbette terör lanetlenmeli. Ancak önlem alınmadan, çözüm üretilmeden  lanetlenen terörün kimseye bir faydası olmayacaktır.

  Şehitlerimiz yürek yakan hikayeleri ile aramızdan ayrıldılar. Bizler ise o güzel insanlarımızın gösterdiği cesareti göstererek, bu zor günlerde millet olarak birbirimize kenetlenmeli. Ümidini kaybetmeden, şucu, bucu ayırımına girmeden, farklılıkları ötekileştirmeden, birlik ve beraberlik içinde, Çanakkale ve Kurtuluş savaşı ruhunu tekrar canlandırmak ve vatanımıza sahip çıkmaktan başka çaremiz olmadığının bilinciyle hareket etmeliyiz. Teröre karşı uyanık olmalı, birlik ve beraberliğimize her zamankinden daha sıkı sarılmalıyız...

Muhabbetle,
Hanife MERT

YENİ KİTABIM YOLCULUK ÇIKTI!

Uzun bir aradan sonra merhaba diyerek yeni döneme başlamak istiyorum. Bir süredir bloğumdan ve   değerli blog arkadaşlarımdan uzak kaldım. S...