30 Ocak 2012 Pazartesi

Dile Gül Koymak..


 
 
Konuşmasından anlaşılır insan ‘Güzel konuşmasından’
Kalpten kalbe yol vardır derler. Bunu biraz daha de
ğiştirerek söylersek:
~Dilden kalbe yol vardır~
Gönlü yumuşak insanların konuşmaları da yumuşak ve ılımlıdır. Onlar asla kalp kırmaz. Çünkü bir mihenk vardır gönülde; sözünü önce ölçer biçer sonra muhatabına sunar.
En öfkeli olduğumuz anlarda bile yüreğimizdeki karanlığı gündüz aydınlığına çevirir güzel bir söz.
“Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı
Söz ola ahulu aşı, Yağ ile bal ede bir söz."
                   Katı kalpli insanlar ise, bu mihengi yitirmiştir.
              Olur olmaz yerde kelâm eder, ya baş kırar, ya da göz çıkarır.
Bak bu hususta Hz. Ömer ne diyor:
“Ey Kâbe! Seni bin sefer yıksam yine yapabilirim. Ama kırık bir kalbi asla!”
İşte dost!
Tatlı dil ve acı dil arasındaki fark, cennet ile cehennem arasındaki fark gibidir.  
Sen diline ister gül koy, istersen bal ve gönüllere cennet asa bir iklim ör.
İstersen kor koy, başkalarını alev alev yak.
Tercih senin.
alıntı

Şimdi Vakit Dua Vaktidir..



Hani bir büyük sıkıntı anında kırılır ya, yüreğinizdeki bütün aynalar:Kırılırda hani, kırık aynalarda oynaşır ya hayalleriniz. Ümitleriniz tökezler de hani, tereddütlere düşersiniz ya kimi zaman:Çırpınırsınız ..

Hani çırpınırken uzanacak bir dost eli ararsınız, fakat bulamazsınız bir türlü; ve kala kalırsınız ya hani dertlerinizle baş başa, kimsesiz, dostsuz Ozaman bilin ki Allah kimsesizlerin kimsesidir Bilin ki Allah dosttur: Dost istersiniz Allah yeter!

Hani en soluksuz deminizde hayallerinizin kıyısına çömelip başınız ellerinizin arasında sevginize ağıt yakarsınız ya
Hani çözümsüzlüğe çaresizliğe tıkanır da uçan kuştan teselli arar hale gelirsiniz ya bazen

Hani yıllarınızı verdiğiniz yerde soluksuz kalıp yıllara kurban olursunuz da bir türlü anlaşılamamanın hicranına düşersiniz ya

Hani kuşlar şen çığlıklarla uçup geçerken üstünüzden bir Zümrüd-ü Anka olup onlarla birlikte uçmak istersiniz ya: Uçmak değil, kendinizden kaçmak

Hani kendi garipliğinizden, yalnızlığınızdan kaçmak istedikçe yalnızlığınıza, garipliğinize saplanırsınız ya boylu boyunca

YALNIZ DEĞİLSİNİZ:Herkesin ve her şeyin bittiği anlarda da Allah var!

Öyle bir an gelir ki, koca kainatın içinde ufalıp zerreleştiğinizi idrak edersiniz. Bir yanınızda acziniz, bir yanınızda zaafınız, bir yanınızda fakrınız ve dolu dolu çaresizliğinizle baş başa kalırsınız

İşte o an insanca iradenin çözüldüğü ve insanoğlunun kendinde vehmettiği gücün ayaklarına dolaştığı andır: O an gerçekten kulluk anıdır.

İradeniz çözülüp kendinizde vehmettiğiniz güçler ayağınıza dolandıkça derin aczinizle birlikte kulluğunuzu idrak edip Külli İrade Sahibine yönelin.

" Duanız olmasaydı ne ehemmiyetiniz olurdu" buyuran Yaratıcı ya iltica vakti ...

Bütün kapıların kapandığını sandığınız anda dua kapısı ardına kadar açılır önünüzde, çarelerin bittiği yerde dua tek çare olarak karşınıza çıkar

Çözümsüzlüğe tıkanıp uyuyamadığınız uzun gecelerden bir gece kalkın. Şebnemlerin sabah meltemiyle kucaklaştığı bu hasret vaktinde rahmetin ve şefkatin tecellisini yatakta bekleyin tembelliğinizi sürüyerek dirilin

Uykusuz geçirdiğiniz koca bir elem gecesinde hangi problemi çözdüğünüzü düşünün. Kendinizi hırpalamanın dışında neye yaramış ki kuruntularınız, dertlenmenizle neyi halletmişsiniz?

Vah zavallı ben! Kendimde bir güç ve kudret vehmettikçe kudretim aczime çarpıp tuz-buz oluyor. Eğer idrak edebilseydim varlık sebebimi, gerçekten anlayabilseydim Rabbim gemisinde bir yolcu olduğumu, sırtımda dünya yüküyle kendime işkence eder miydim?

İstesek de, istemesek de dünya dönüyor, güneş doğuyor, yağmur yağıyor, rüzgar esiyor, çiçek açıyor İstesek de, istemesek de yaşlanıyoruz.

Bir saniye öncesi kaybımız, bir saniye sonrası ise meçhulümüz: Elimizde sadece yaşadığımız an var. Ne kadar çaresisiz!

Öyleyse bırakalım her şeye hükmeden versin hakkımızda en hayırlı hükmü.

Atın sırtınızdan dünya elemini, durun Allahın huzuruna; sonra diz çökün önüne, boyun bükün. Hükme tabi olup elemlerden kurtulmak varken, kendimizi hüküm mevkiinde sayıp rezil olmak niye? Üstelik takatımız yükümüzü taşımaya yetmiyor.

Bin hamal gibi vehimlerimi ömür boyu taşımaktan bıktım; Artık Yaradana tümden teslim olup kullukta varlık aramak istiyorum.

Ya rab! Çaresi bulunan şeyde acze, bulunmayan şeyde yese düşürme bizi diye de dua ediyorum.

Zaten hayat da uzun bir duadır!

alıntı

Sevdiklerinizin Dikeni Batar mı?



Acıtmayayım diye dokunmaya çekindiğim gül, ince ve derin bir yara açmıştı parmağıma... Gülümsedim yaraya da... Süzülen iki damla kana da... Çünkü o yarayı açan bakmaya kıyamadığım o güldü...

Sevdiklerimizin yüreğimizde açtıkları yaralar da aslında o gülün açtığı yara gibi değilmiydi... İnce ve derin bir yara... Aslında çok önemsiz gibi görünsede her kımıldadığınızda yüreğinizi inceden sızlatan bir yara... Ama sevdikleriniz o yarayı açmadan önce siz muhabbet dolu kokularını sineye çekmiştiniz, zamanı, mekanı ve kalbinizi paylaşmıştınız... Yarayı açmadan önce siz onları kalbinize koymuştunuz... Kızabilir miydiniz... Kızamazdınız elbet...
 
Sevdiklerimizin açtıkları yaralar da o gülün açtığı yara gibi ince ve derin... Ama yârimiz o yarayı açmadan önce biz şükretmiştik, kokusunu sinemize çekmiş, bakmaya kıyamamıştık...Dikenini unutmuşmuyduk... Unutmuştuk tabi... Ama biz gülümsemeliyiz yaraya... Belki süzülen iki damla kana da... Gülümsemeliyiz işte... Çünkü o yarayı açmadan önce biz onu kalbimize koymuştuk ve sevmiştik....
alıntı

Ağlamak? (2)



Öz ağlamazsa göz ağlamaz derler...Özün ağlaması yürekte çöreklenen acıların hüzünlerin göz pınarlarına doğru coşmasıdır.Özden coşup gözlerden damla damla boşalırken solmuş yanaklara adeta hayat verir, geride bırakılan hüzünlü acı hatıralara...
Öz ağladığı zaman gözlerden akanı durdurabilene aşk olsun.
Ağlamak güzeldir. Gözlerden süzülen yaşlar, bazen öksüz kalmış hasretlere teselli içindir. Bazen, dönmeyeceğini bile bile gidenin arkasından akıttığımız, göz pınarlarımıza oluk oluk akan özlemlerdir...
Ağlamak; benliğini oluşturan duygularını yüzeye çıkarıp yüzdürmektir, gözyaşı denizinin kıyılarında..Ve maziye bakmaktır arkasından nemli nemli..Duygularından yağan yağmur yaşları ile birleşip gök kuşağı rengine bürünmesidir.. 
Gözyaşının bile görevi varmış, ardından gelecek gülümseme için temizlik yaparmış der Mevlana. Ağlamak, sanılanın aksine çaresizlik, zayıflık , güçsüzlük demek değildir.Canımız yandığında öfke ve intikam duygularıyla kalbimiz nasırlaştığında, gözyaşlarımızla yapılan temizlik,kalbin doğru ateşi bularak yumuşamasına vesile olmasıdır."
Ağlamak; gözlerden süzülürken geçmişin izleri, tek tek dolar yüreğinin çatlamış topraklarına. Verimli topraklara dönüştürür ve gülümsemelerin tekrar yeşermesi için gelecek günlerde... 
Ağlamak özeldir; bazen, kimin için, neyin için belli olmadığı durumlarda sarmasıdır ılık göz yaşlarının yüreğini bir dost, bir yaren, bir anne şefkatinde..
Ağlamak; özünde biriken ne varsa, hıçkırıklarında boğulmasıdır. Yarına ait umutların tekrar hayat bulmasıdır.. 
"Ne zaman ağlayan birini görsem içim acır.Bir taraftan da  sevinirim. Çünkü bilirim ki ağlayan kişinin kalbi henüz nasır tutmamıştır. Katılaşmamıştır yüreği. Kalp ağlamazsa gözyaşı da akmaz derler ya hani. İşte onun gibi. Sevindiğimizde atılan kahkahalar kadar ,
üzüldüğümüz zamanlarda dökülen gözyaşları da o kadar değerli.
Ağlamak;duyurmaktır sesini ve nefesini… Yaşadığını varlığını hissettirmektir tıkalı kulaklara… Bir mücadelenin zaferidir… Ortaya çıkan savaşlarında…
Ağlamak rahmettir, ötelerden ötesine haber salmaktır. Ruh dinginliğini, temizliğini duyurmaktır en sevgiliye..
"Ağlayabilmek insan olmanın gereğidir.
Ağlamak çok özeldir, şayet biliyorsan değerini..

Muhabbetle 
Hanife MERT

Hayatın Anlamı, Mutluluğun Mayası Sevgi.. (1)



Hani bazen öyle anlar vardır ki sevgide sınır tanımazsınız.Yüreğinizi öylesine açarsınız ki başka bir şey düşünmeniz adeta imkansız hale gelir. Öyle ki tek gayeniz hayatın getirdiği kargaşanın derinliklerinde kaybolup, yaşanamayan,yüreğinizin tozlu raflarında bir kenara atılan, unutulmaya yüz tutan gönül ilacınızı o tozlu gönül rafınızdan çıkarmak ve sunmaktır...
Çünkü insan sevgisiz yaşayamaz. Hayatın anlamı, mutluluğun ilacı, insanın mayası sevgi. İnsan özünden uzak kalabilir mi? Sevgi sözde değil özde yaşanır. Dolayısıyla yüreğinde özünde bunu hissedemeyenlerin, kalp sizlerin, merhamet vicdan duygusundan yoksun, hayatı madde üzerine şekillendirenlerin sevgiden söz etmesi mümkün mü?
Hem dünya nimetlerine sıkı sıkıya bağlanacaksın, hem maddi kazanımların ince hesapların peşine düşüp hırsına hırs katıp önüne çıkanları ezip geçeceksin sonra da sevgiyi yaşamaktan söz edeceksin. Bu anlamda bir sevgi ancak sözde ifade edilen öze inememiş sevgidir..Böyle kişilere sevgi ile yaklaştığınızda; karşılık olarak gördüğünüz tepki size bir tokat gibi gelir. Neye uğradığınızı şaşırır, duygu dünyanızda adeta şok etkisi yaşarsınız, travma geçirirsiniz. Kendinize gelmeniz zaman alır.
Sevginin en çok yazılıp konuşulduğu dönemdir,içinde yaşadığımız dönem..Zira, yaşayan azaldıkça konuşanlar çoğalıyor..Konuşulan ve yazılan sevgi yürekte taşınamayan taşan sevgidir. O yüzdendir ki, her gün karşılaştığımız asık suratlı, mutsuz, umutsuz,karamsar görünümlü insanlar yüreklerinde sevgi hissi olduğunu unutanlar yaşayamayanlardır.
Oysa, Sevgiyi asıl söyleyen,yaşamaya vesile kılan bedenin bütünüdür. Çünkü insanın içini gerçek manada sevgi donatırsa, bütün vücut ruhun dili olur. Sevgiyi yaşayan aldığı nefes, attığı adım sevgi olur. Sevgi ayrı ve özel bir eylem olarak görünmez sevende... Çünkü onun her işi, her sözü, her özelliği sevgiden ibarettir.Sevgi insanı, havasız susuz ekmeksiz yaşayabilir ama sevgisiz yaşayamaz.
Sevgide pazarlık olamaz. Herhangi bir ticari ilişki de alma verme hesapları da söz konusu değildir. Sevmek için bir sebepte gerekmez. Çünkü sevgi emektir, sevgi fedakarlıktır, sevgi sevdiğinde fani olabilmektir. Sevği, sevdiğinin “ hadi dediğinde” nereye ?diye sormamaktır...
Böylece sevmeyen ve böylesine sevilecek olanı bulamayan, sevginin uzağındadır.
Öyleyse, en çok sevilmesi gereken, bu muhteşem duyguyu yoktan yaratıp yüreklerimize hediye edendir. En çok sevgi, sevmeyi bize öğretene olmazsa, sevgiye saygısızlık yapılmış olmaz mı?
En çok Allah'ı sevmemek, sevginin öz kaynağından koparılmasıdır.
Kaynağından koparılan sevgi, sevgi olmaktan çıkar ve sahte bir görünüme bürünür. Her şeyin sahtesi kötüdür, çirkindir, çekilemez ama, sevginin sahtesi, ne yenir, nede yutulur. Sevginin sahtesi hiçbir şeye benzemez. Çünkü sevgi samimiyetle mayalanmadan kendisi olamaz, varlığını bulamaz, özelliklerini kazanamaz.
Bize bu güzel duyguyu bahşeden Rabbimize ne kadar şükretsek azdır..Sevgi ustası Yunus Emre’nin “Yaradılanı severim, Yaradandan ötürü” sözü ile bizler de yüreğimizdeki sevgi mayamızı eksiltmeyelim.Yaratılan her şeye karşı sevgi borcumuzu ödeyelim..Kaldı ki,hayatta ki mutluluğumuz, yaşama sevincimiz sevgiyi yaşamamızla mümkün oluyor.Yaşama sevinci sevgiyle kalplere doluyor…
hm 

29 Ocak 2012 Pazar

Ağlamak İçin Gözden Yaş mı Akmalı?







Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
Victor Hugo
     

28 Ocak 2012 Cumartesi

Merhaba..



Merhabalar,
Hayat çok uzun ve meşakkatli bir yol.. Bu yolda çantana aldığın azığın yeterli değilse, yolun yarısında sendelersin, tökezlersin..Ben bu sitede ilk yazımı bilge olmanın kurallarına ayırdım."Bilge insan Hayatı yaşayandır." Biz de bu kurallardan yeteneğimiz ölçüsünde faydalanabilirsek ne mutlu..

Kural 1: Asla kendinden suphe etme. Sen ne hissediyorsan o her zaman dogrudur. Dunyadaki butun insanlar toplansa ve sana aksini soylese bile senin hissettiklerin senin icin dogrudur. Onlar farkli hissedebilir, farkli dusunebilir ama bu senin hissettiklerinin yanlis oldugunu gostermez, sadece onlardan farkli oldugunu gosterir.


Kural 2: Asla farkli oldugun icin utanma. Eger cevrende senin gibi dusunen, seni anlayan insanlar yoksa, o zaman cirkin ordek yavrusu hikayesini hatirla... Muhtemelen sen yanlis yerde, yanlis insanlarla birlikte oldugun icin seni anlamiyorlardir. O halde hedefin ait oldugun yeri bulmak olmalidir. Asla muhtesem bir kugu oldugun gercegini unutma ve ordek olmak icin ugrasma.


Kural 3: Gecmiste yaptiklarin icin pismanlik duyma ve ozur dileme. Yasadiklarinin senin icin onemli bir ders oldugunu kendine hatirlat. Bu tecrube ile aldigin bilgiyi ozenle incele, olayda yaptigin hatalari ve yeniden ayni durumda olsan nasil davranacagini iyice dusun ve gelecek olaylar icin kendini hazirla. Kirilan vazo tamir edilemez ama gelecekte baska vazolarin kirilmasi onlenebilir


Kural 4: Mumkun oldugunca kimsenin senin adina karar vermesine izin verme ama baskalarinin hakli olabilecegini de unutma. Bu hayat senin ve istedigin gibi yasamaya hakkin var, fakat baskalarini dinle ve onlarin bakis acisini anlamaya calis.


Kural 5: Insanlarla iliskilerinde asla kendi ihtiyaclarini ikinci plana atma ve kendini hayallerle kandirma. Her zaman ama her zaman once sen gelmelisin. Asla baska insanlar uzulmesin diye kendini uzmeyi tercih etme. Sen kaldirabiliyorsan, onlarda kaldirabilir. Karsindaki insan senin mutlulugunu dusunmuyorsa ve senin uzulmene yol aciyorsa, o zaman o insan sana deger vermiyor demektir. Bu kisileri degistirecegini yada sana zamanla onem verecegini dusunme.


Kural 6: Asla kaybetmekten korkarak, sirf inanmak istedigin icin karsindaki insanin sevgi sozcuklerine inanma. Sevgi insanin kalbindedir, gozlerindedir, davranislarindadir, ses tonundadir, sana verdigi onemde ve degerdedir, senin icin yaptigi fedakarliklardadir. Insanlar cok kisa zamanda sevgi sozcuklerini umarsizca dagitmaya baslarlar. Bunlari dinle ama gercek sevgiyi karsindakinin davranislarina bakarak bul. Inanmak istedigin icin degil gercek oldugu icin karsindaki insanin sozlerine inan...


Kural 7: Her zaman ama her zaman, mutlaka kalbini dinle. Hayatta senin icin neyin dogru oldugunu bir tek icindeki ses soyleyebilir. Dolayisiyla icindeki sesle konusmayi ogren. Her gun kendinle kalmak icin zaman ayir ve kalbini dinle. Baska sekilde hissetmek icin ikna etmeye degil, gercekten ne hissettigini bulabilmek icin dinlemeye calis. Bazen icindeki ses sana cok zor geleni yapmani soyleyebilir yada duymak istemediklerini soyleyebilir… Korkma... ve icindeki sesi dinlemeye devam et...


Kural 8: Her zaman ama her zaman, mutlaka kendine iyi davran. Kendini sev, sefkatle yaklas. Yanlis yaptiginda acimasizca kendini elestirip uzme... Aksine basini oksa, kendini kucakla ve her seyin gececegini soyle. Uzgun oldugunda, kirildiginda, aci cektiginde, mutsuz hissettiginde kendine ozen goster, tipki hasta bakar gibi kendine bakim uygula. Yapmaktan hoslandigin aktivitelerle mesgul ol ve bu durumdan cikarak kimsenin seni incitmesine, uzmesine izin vermeyecegini goster.


Kural 9: Hayatta her seyin bir bedeli oldugunu asla unutma ve bedel odemekten istemedigin icin kendini boslukta birakma. Ornegin bir insani incitmissen, odeyecegin bedel o insanin guvenini yitirmektir. Eger seni sevmeyen biriyle birlikteysen, yalniz kalmaktan korkup iliskide kalma, cunku kalmanin bedeli sevgisiz bir hapiste yasamaktir. Eger farkli olmaktan korkuyorsan ve baska insanlari taklit edip onlar gibi olmaya calisiyorsan, odeyecegin bedel kendine olan saygini yitirmek olacaktir. Diger taraftan bazen kendin gibi olmanin bedelinin de yalniz kalmak oldugunu unutma. O halde yasamda her zaman bir bedel odeyecegini hatirla. Bir adim atmadan once mutlaka odeyecegin bedeli bil ve kazanacaklarina degip degmedine bakarak kararlarini ver.


Kural 10: Insanlara karsi nazik ve sevecen ol, ne olursa olsun asla bir baska insani kirmak icin konusma, bilincli olarak uzmeye calisma ve kendi acini hafifletmek icin bir baskasini yaralama.


Kural 11: Hayatta en buyuk dostun sen olabilecegin gibi hayattaki en buyuk dusmanin gene sen olabilirsin. Secimini yap ve kendin icin dostu mu yoksa dusmani mi olacagina karar ver. Yasamdaki tum acilari atlatabilirsin, her seye ragmen mutlu olmayi basarabilirsin, istersen kotu aliskanliklarini birakabilir ve her zaman yeniden baslayabilirsin. Istersen kendine yeni bir hayat kurabilirsin. Eger kendinin dostu olabilirsen.


Kural 12: Asla tecrube kazanmaktan kacma Ne kadar zor olursa olsun, yeniden ayaga kalk ve yola devam et. Hayati ogrenmek icin o tecrubelere ihtiyacin var. Kalbin ask acisi ile yaralanmis ise, sonsuza kadar kendini aska kapatma. Ruhun insanlarin acimasizligi ile incinmis ise, hayata kusup kendini karanlik bir dunyada yasamaya zorlama. Bedenin cok buyuk acilar cekmisse, kendini uyusturup birakma. Unutma bilge insan hayati yasayandir.
alıntı

YENİ KİTABIM YOLCULUK ÇIKTI!

Uzun bir aradan sonra merhaba diyerek yeni döneme başlamak istiyorum. Bir süredir bloğumdan ve   değerli blog arkadaşlarımdan uzak kaldım. S...